1988 Monako Grand Prix’sinin ardından Ayrton Senna, hafta sonu boyunca gösterdiği performansı bir tünelin içinde yol almaya benzetmişti. Cumartesi günü takım arkadaşı ve en yakın rakibi Alain Prost’a neredeyse bir buçuk saniye fark atmıştı. Pazar günü ise yarışı takım arkadaşının 55 saniye kadar önünde lider götürüyordu; fakat bu masal, damalı bayrağa 11 tur kala sona erdi.
Monako’da yarışı tamamlayamayanların sayısı bir hayli fazlaydı. Günün sonunda 14 meslektaşı, Senna’yla aynı kaderi paylaşıyordu. Bu isimler arasında en dikkat çekeni, hiç şüphesiz ki Andrea De Cesaris’ti. İtalyan pilot, o gün kariyerinin 107. yarışına çıkmış ve 83. kez bitiş çizgisine ulaşamamıştı.
Günümüzde Formula 1, yarışların yarısını tamamlayamayan bir pilotun gözyaşına kesinlikle bakmazken; teknolojinin daha zayıf, araçların daha dayanıksız olduğu 80’li ve 90’lı yıllarda durum böyle değildi. Yakın geçmişte karıştığı kazalarla eleştirilen Pastor Maldonado’nun yarış dışı kalma oranı %34’tü. 2000’li yıllarda benzer eleştirilere maruz kalan Takuma Sato da aynı orana sahipti.
Oysa 1992 şampiyonu Nigel Mansell, çıktığı yarışların %49’unu tamamlayamamış bir pilottu. Üç kez dünya şampiyonu olan Nelson Piquet için bu oran %42, iki kez dünya şampiyonu Mika Hakkinen içinse %39’du. De Cesaris kariyeri sona erdiğinde ise tam 147 kez yarış dışı kalıp %70 gibi korkunç bir oran yakalamıştı.
Max Verstappen: “Yarışma Ateşimin Devam Etmesini Sağlıyor”