Beşiktaş, erkekler hentbol sezonunu bir kez daha duble kupayla tamamladı. Yıllardır İstanbul’da onları geçebilen ve başarılarını engelleyebilen hiçbir takım yok. Bu durumu ifade etmek gerekirse, Beşiktaş’ın krallığı tartışmasız. Normal şartlarda bu başarıları elde eden bir takımın her bir üyesinin mutlu, gururlu ve kendinden emin olması beklenir. Ancak “Bir dokun, bin ah işit.” atasözü aklıma geliyor; bu röportajdan sonra bu deyimi icat etme durumuna gelebilirim.
Süleyman Seba Spor Salonu’na doğru yürürken, uzaktan Beşiktaş Mogaz Erkekler Hentbol Takımı’nın Başantrenörü Müfit Arın’ı görüyorum. Takım sorumlusu Berk Karahan’la konuştuğum o günkü antrenmanın öncesinde röportaj talep etmiştim; fotoğrafları da çekmek istiyordum. Müfit Hoca, her zaman olduğu gibi erken gelmiş, güvenlikle sohbet ediyordu. Kendisi benim Cent Koleji’nde hentbol oynadığım dönemde en sevdiğim rakip hocalardan biriydi. Hâlâ da öyle. Güler yüzlü ve sakin biri.
Salonun içinden çay bahçesine geçiyoruz. İşin ilginç yanı, Süleyman Seba Spor Salonu da aynı, bıraktığım gibi. Biraz makyaj yapılmış, o kadar. “Hocam, buraya en son 14-15 sene önce antrenmana gelmiştim; her yer hâlâ aynı,” diyorum, Hoca bakıp iç çekerek gülüyor. Pandora’nın Kutusu’nu açacağız gibi hissediyorum.
Aslında amacım sadece Beşiktaş’ı konuşmak değil; “Hentbol niye böyle?” diye sormak istiyorum. İkisi birbirine bağlı sonuçta. Müfit Hoca’ya, Selkaspor’un Başantrenörü ve milli takım yardımcı antrenörü Okan Halay ile son zamanlarda yaptığım sohbetten bahsediyorum. 90-91 sezonunda yenilmez denilen Alman takımlarını eleyip Şampiyonlar Ligi’nde üçüncü olan ETİ Bisküvi takımını hatırlatıyorum. Sorum basit: 90’larda Avrupa üçüncüsü olan hentbola sonradan ne oldu da durum böyle değişti?